20/11/2010 İze tehayyertüm fil ümüri vesteınü, min ehlil kuburi.“İşlerinizin yapılmasında zorlandığınız vakit, kabir ehlinden yardım isteyiniz.” Kaynak: Acluni - Keşfül Hafa adlı eseri (sayfa 213) KABİR ZİYARETİ ADABI - Kabir ziyareti mümkün mertebe abdestli yapılmalıdır.
- Kabirde yatan zat veya zatlara selam verilir, fakat selam geri alınmaz.
- Mümkünse kabirlerin ayakucundan kıble tarafına geçeriz, sırtımızı kıbleye, yüzümüzü kabre doğru çeviririz.
- Bir Yasin-i şerif veya 3 ihlas veya 11 ihlas ile birer felak, nas, Fatiha sureleri ile 1 “elif lam mim” okuruz. (eliflammim i bilmeyenler ihlaslardan sonra bir Fatiha okurlar)
- İstediğimiz sure ve ayetleri okuduktan sonra on kadar salavatı şerife getiririz.
- Sonra bağışlama yaparız. En kısa bağışlama şekli şöyledir; Yarabbi, okumuş olduğum Kuranı Kerimin sevaplarını resulullah Muhammed aleyhisselamın ruhu şerifine, ali beytinin ve bütün sevdiklerinin ruhlarına, ve hassaten (özellikle) burada yatan zat veya zatların ruhlarına bağışladım kabul eyle yarabbi denilir. (mümkünse bütün zatlara ayrı ayrı okunup ayrı bağışlama yapılması daha uygundur.)
- Sonra “Yarabbi bu zatın veya zatların hürmetine duamı ve bütünnhayır isteklerimi kabul eyle” denilir.
- Allaü Tealanın rızası için okunan kuran-ı kerimlerin, kesilen kurbanları, nafile sadakaların, nafile namazların nafile hac ve umre tavaflarının sevapları her zaman geçmişlerimizin ruhlarına bağışlanabilir.
- Mümkünse duayı her zata ayrı ayrı yapmak daha uygundur.
KABİR ZİYARETLERİNDE YASAK OLAN DAVRANIŞLAR - Adak ve kuran (hayvan) keserken Bismillahi Allahü ekber veya besmala “bismillah” demeden hayvan kesilirse, Allahın rızası için denilmez de, dede için veya zat için kesiyorum niyetiyle kesilirse o hayvanın eti helal olarak yenilmez. Sevabı olmaz. Bir çeşit şirk olur.
İşin doğrusu;- Kesilen hayvan veya kurban veya sadaka allahu Tealanın rızası için kesilir veya (sadaka) yapılır. Sevabı ölüye bağışlanır. O zat veya zatların hürmetine yalnız allahu Teala’dan dualarımızın kabulünü isteriz. O zatı yalnız bir vesile , sebep olarak kabul ederiz. Kur’anı kerim de “vebteğu ileyhil vesilete…) mealen; “ Sizler Allahu Tealaya ulaşmak için, sebepler arayınız” buyurulmaktadır.
Adak meselesine gelince; - aslında adak yapmamak daha iyidir. O anda imkanları ölçüsünde sadaka yapmak, kişinin kendisini manevi borç altına sokmasından daha uygundur.
- Türbe kabirlerde (aydınlatma ihtiyacı dışında) mum yakılmaz. Çaput, bez bağlanmaz, dilek kağıdı atılmaz, toprak alınmaz. Kabir taşları öpülmez. Bunlar kesinlikle yasaktır, şirktir.
- Budama, gençleştirme ve çevre çevre düzenlemesi gibi zorunlu bir durum olmadıkça mezarlıklarda bulunan yaş ağaçları kesmek yeşil otları koparmak mekruhtur, doğru değildir. Kabirler daima temiz tutulmalıdır.
- İnsanoğlunun dirisi muhterem olduğu gibi ölüsü de muhteremdir. Onun için geçmişlerimize gereken saygıyı göstermek bizlere hem dini hem de insani bir görevdir. Unutmayalım ki, geçmişine sahip çıkmayan ve tanımayan geleceğini koruyamaz.
|
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
|
Yazarın diğer yazıları |
TÜRBE-KABİR- ZİYARETİ
- 20/11/2010
|
“İşlerinizin yapılmasında zorlandığınız vakit, kabir ehlinden yardım isteyiniz.”
Kaynak: Acluni - Keşfül Hafa adlı eseri (sayfa-213)
|
|
RAVZATUN-NEBİY (sav)
- 16/10/2010
|
Hazır olun mü'minler vakit geçiyor,
Resulullah ravzada sizi bekliyor..
|
|
RAVZATUN-NEBİY (sav)
- 16/10/2010
|
Hazır olun mü'minler vakit geçiyor,
Resulullah ravzada sizi bekliyor..
|
|
İSLAMDA VAKIF
- 14/08/2010
|
Vakıf mülkün kendisini ve gelirini Allah c.c rızası için halkın hizmetine tahsis edilmesidir.
|
|
VAKIF
- 14/08/2010
|
Vakıf mülkün kendisini ve gelirini Allah c.c rızası için halkın hizmetine tahsis edilmesidir.
|
|
ANADOLU’NUN FETHİNDE ALİMLERİN ROLÜ
- 03/08/2010
|
Bilindiği gibi Türkler, 750 M. tarihinden itibaren (kılıç zoruyla değil) mizaçları uygun geldiği için islâmiyeti kitleler halinde kabul etmişlerdir.
|
|
ANADOLU’NUN FETHİNDE ALİMLERİN ROLÜ
- 03/08/2010
|
Bilindiği gibi Türkler, 750 M. tarihinden itibaren (kılıç zoruyla değil) mizaçları uygun geldiği için islâmiyeti kitleler halinde kabul etmişlerdir.
|
|
|