İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Ben Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm'ın terkisinde idim. Bana şu nasihatta bulundu: "Yavrum! Allah'a karşı (emir ve yasaklarına uyarak edebini) koru, Allah da seni (dünya ve âhirette) korusun! Allah'ı(n üzerindeki hukukunu) koru ki O'nu karşında (dünya ve âhiretin fenalıklarına karşı hâmi) bulasın -veya önünde demişti: Bollukta Allah'ı tanı ki, darlıkta da O, seni tanısın. (Dünya ve âhiretle ilgili) bir şey isteyince Allah'tan iste. Yardım talep edeceksen Allah'tan yardım dile. Zira kullar, Allah'ın yazmadığı bir hususta sana faydalı olmak için biraraya gelseler, bu faydayı yapmaya muktedir olamazlar. Allah'ın yazmadığı bir zararı sana vermek için biraraya gelseler, buna da muktedir olamazlar. Kalemlerin mürekkebi kurudu ve sayfalar dürüldü. Sen, yakînî bir imanla, tam bir rıza ile Allah için çalışmaya muktedir olabilirsen çalış; şayet buna muktedir olamazsan, hoşuna gitmeyen şeyde, sabırda çok hayır var. Şunu da bil ki Nusret(i ilahi) sabırla birlikte gelir, kurt
Bağımlılıkların en yaygını ve belki de üzerinde en çok konuşulanı sigara bağımlılığıdır. Batıda yaklaşık on asırlık bir geçmişi bulunan tütün ve sigara, XV. yüzyıldan itibaren yeni dünyadan islam dünyasına da sirayet etmiş, sigara alışkanlığının toplumda yayılmaya başlamasıyla birlikte sigara içmenin dini hükmü, dinen sakıncalı olup olmadığı da tartışılır olmuştur. SİGARANIN HÜKMÜ
Sigara içmelerinin sıhhatlerine zararlı olacağı, doktor tarafından kendilerine bildirilen kimseler ile çoluk çocuğun nafakasından keserek sigara içenlere "sigara içmek" haramdır. Bunların dışında kalanlar için de malı boş yere zâyi ettikleri, tedrîcen sıhhatlerini tehlikeye soktukları ve başkalarını da rahatsız ettikleri için haramdır. Sigaranın mübah olduğu hakkında fetvâ verenler -zamanlarının şartları içinde- sıhhate ne ölçüde zarar verdiğini bilmedikleri için böyle yapmış olsalar gerektir.
Mevlid Kandili, Kurani Kerimde Alemlere rahmet olarak gönderildigi (Enbiya Suresi) beyan buyrulan Hz Muhammed sav in doğumuyla varlık alemini şereflendirdigi çok müstesna bir gecedir.
Peygamberimiz Mekke şehrinde M.571 yilinda Rebiulevvel ayinın 12. Gecesinde sabaha doğru doğmuş, böylece dünya asırlardir bekledigi kurtarıcısına kavuşmuştur.
Mevlid kandilinde çokca selavat getirip, Kuran okuyarak, tevhid ve kuran hatimlerini onun ruhuna hediye edelim insaallah.
Bu mübarek gecenin;
Türkiyemizin doğru yolunda güçlenip gelişerek ebediyyen İslamın hâdimi ve hâmisi olması,
ümmeti muhammedin kurtuşuna ve makamı mahmuda erişmemize vesile olmasi temennisiyle...
Mevlid kandilimiz mübarek olsun.
Hz. Peygamber’in doğum, hicret ve vefatının rebîülevvel ayında ve pazartesi gününde olması
bazı araştırmacılarca, rebîülevvel ayının Araplar’da bolluk ve bereket ayı sayılması ve eski medeniyetlerde pazartesi gününün ayın yaratıldığı gün kabul edilmesiyle irtibatlandırılarak İslâm’da ibadet vakitlerinin belirlenmesi bakımından ayın önemli bir yeri olduğu, hilâlin müslümanlar için sembolik bir anlam taşıdığı ve bunun evrenle insanın kaderi arasındaki ilişkiye işaret ettiği ifade edilmiştir
Hz. Muhammed (s.a.s.) Milâddan sonra 571 senesi, Fil Yılı’nda, 12 Rebiülevvel (20 Nisan) pazartesi gecesi sabaha karşı, Mekke’nin doğusunda bulunan “Hâşimoğulları Mahallesi”nde, babasından kendisine mirâs kalan evde doğdu. Arapların takvim başı olarak kullandıkları “Fil Vak’ası”, Peygamberimiz (s.a.s.)’in doğumundan 52 gün kadar önce olmuştu.
Abdülmuttalib, torununun doğumu şerefine verdiği ziyâfette çocuğun adını soranlara:
“Muhammed adını verdim. Dilerim ki, gökte Hakk, yeryüzünde halk, O’nu hayırla yâdetsinler…” cevâbını verdi.
Annesi de “Ahmed” dedi. (Muhammed, üstünlük ve meziyetleri anılarak çok çok övülüp senâ edilen; Ahmed de Cenab-ı Hakk’ı yüce sıfatları ile öven, hamdeden kimse demektir